Bilmenin Doğası ve Felsefesi <br>Buluşması

Bilmenin Doğası ve Felsefesi
Buluşması

01-04 Mayıs 2025
Karaburun, İZMİR

Amaç ve Kapsam

“Bilmenin Doğası ve Felsefesi” eğitiminin amacı felsefenin en eski sorularından biri olan bilmenin nasıl mümkün olduğu sorusuna bu konuyla ilgilenen farklı bilim dallarının sağladığı güncel cevapları multidisipliner bir perspektifle tartışmaktır.
 
2009 yılından beri Nesin Matematik Köyü (Şirince, İzmir), Tiyatro Medresesi (Şirince, İzmir) ve Pastoral Vadi (Fethiye, Muğla) gibi farklı yerlerde ‘Logos Seminerleri’ adı ile yılda iki kez olmak üzere eğitimler düzenliyoruz. Ekibimiz birçok farklı disiplinden (fizik, felsefe, müzik, dilbilim, psikoloji, matematik, mimarlık, mühendislik, nörobilim gibi) gelen ve belirlediğimiz konulara farklı alanların perspektiflerinden yaklaşarak bütüncül bir anlayış geliştirmeye çalışmaktan zevk alan bilim heveslilerinden oluşuyor. Bugüne kadar ‘Bilinç’, ‘Uzay ve Zaman’, ‘Hafıza’, ‘Algı ve Gerçeklik’, ‘Dil ve Düşünce’ gibi başlıklarla buluşmalar organize ettik. 

Etkinliklerimizin ortak amacı, ucu derin felsefi sorulara uzanan bilimsel konulara ilişkin bilgiyi paylaşmak, tartışmaya açmak ve daha geniş bir kitle tarafından anlaşılmasına katkıda bulunmak olarak özetlenebilir. Düzenlediğimiz seminerlerden arıttığımız bilgilerle öğrencilere ve araştırmacılara yönelik eğitimler düzenliyoruz.
 
“Bilmenin Doğası ve Felsefesi” eğitiminde odağımızdaki soru bilmenin doğası, imkânı ve sınırlılıkları olacak. Etkinlik kapsamında, bilmeyi mümkün kılan bilişsel ve nöral mekanizmaları ve bunların sınırlarını tartışan bilişsel psikoloji ve bilişsel nörobilim dersleri ile, bilgi felsefesinin bilgi edinme süreçlerine bakışına odaklanan felsefe sunumlarının ağırlıkta olmasını planlıyoruz. Farklı bilimsel disiplinlerin bilgiye ulaşma yöntemleri de tartışmak istediğimiz konuların başında geliyor. Ek olarak sanatsal üretimde bilmenin (ve bilmemenin) rolü, yapay zekâ öğrenmesi gibi başlıklarla konuya baktığımız açıyı genişletmeye çalışacağız.
 
Etkinliğimize katılmak için başvuru formu doldurmanızı rica ediyoruz. Görüşmek üzere. 

Düzenleme Kurulu

Profesör Doktor Mehmet ELGİN

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü

Profesör Doktor Nebil REYHANİ

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü

Doçent Doktor Haydar ÜNCÜ

Türk Alman Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Mekatronik Mühendisliği Bölümü

Doktor Berfin AKTAŞ

Stuttgart Üniversitesi, Doğal Dil İşleme Enstitüsü

Araştırma Görevlisi Bora CEBECİ

Kırklareli Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü

Doktor Gökçer ESKİKURT

İstinye Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji Bölümü

Doktor Itır KAŞIKÇI

Bahçeşehir Üniversitesi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Psikoloji Bölümü

Bilim Kurulu

Profesör Doktor Güven GÜZELDERE

Harvard Üniversitesi. Felsefe Bölümü. Cambridge, Massachusetts, A.B.D.

Profesör Doktor Mehmet ELGİN

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü

Profesör Doktor Münire Özlem ÇEVİK

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Psikoloji Bölümü.

Profesör Doktor Nebil REYHANİ

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü

Profesör Doktor Onur GÜNTÜRKÜN

Ruhr-Bochum Üniversitesi, Bilişsel Nörobilim Enstitüsü, Biyopsikoloji Bölümü, Almanya

Doktor Gökçer ESKİKURT

İstinye Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji Bölümü

Doktor Itır KAŞIKÇI

Bahçeşehir Üniversitesi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Psikoloji Bölümü

Yerel Düzenleme Kurulu

Profesör Doktor Çiler ÇİLİNGİROĞLU

Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü

Doktor Mehmet Barış ALBAYRAK

İzmir Ekonomi Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü

Doktor Necmi BUĞDAYCI

PDR Separations LLC, Florida, USA

Uzman Mühendis Nilay Tüfek ÖZKAYA

Viyana Teknik Üniversitesi, Bilgisayar Mühendisliği (Doktora Öğrencisi) ve Siemens AG, Teknoloji ve Araştırma Birimi (Araştırmacı)

Vakıfbank EBIS BT Birimi

Etkinlik Programı

Karaburun’da Capo Glamping’de buluşuyoruz.

(Capo Glamping Hakkında)

Etkinliğimiz 1-4 Mayıs tarihleri arasında üç gece konaklamalı olarak planlanmıştır.
Katılım ücreti 3 gece konaklama, 3 öğün yemek ve gala yemeği dahil kişi başı 7250 TL‘dir.
(Yurt içinde öğrenim gören ön lisans, lisans, yüksek lisans, doktora öğrencileri veya üniversitelerde görevli öğretim elemanları için ise TÜBİTAK desteği düşülerek ücret 6000 TL olarak belirlenmiştir.)

Konuşmacılar ve Ders İçerikleri

Profesör Doktor Çiler ÇİLİNGİROĞLU

Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü

Bu konuşmada, Karaburun peyzajının ve tarihinin temel özelliklerini diyakronik bir bakış açısıyla özetleyeceğim. Karaburun, Kuzey-Güney doğrultulu bir kara parçası olarak yüksekliği 1000 metreyi aşan yükseltiye sahiptir. İzmir Körfezi’nin girişinde, Sakız ve Midilli adalarının karşısında yer alan yarımada, Homeros’un Odysseia’sında bahsedildiği gibi, güçlü rüzgârlara sahip, tarım potansiyelinin düşük olduğu, sarp ve engebeli olağandışı özelliklere sahiptir. Diğer yandan jeolojik ve ekolojik çeşitliliği çeşitli hammaddelerin oluşmasına imkan vermiş ve çağlar boyunca insanları bölgeye çekmiştir. 2015-2023 yılları arasında Karaburun’da yürüttüğümüz arkeolojik yüzey araştırmaları bu marjinal coğrafyanın bilinmeyen geçmişini ortaya koydu. Karaburun’daki en eski insan izleri günümüzden 250 bin yıl önceye, yani Alt Paleolitik Dönem’e kadar uzanmaktadır. Buzul Çağı avcı-toplayıcıları için uzun zaman uğrak yeri olan Karaburun, Holosen Dönem boyunca kırsal nitelikli çok sayıda yerleşmeye ev sahipliği yapmıştır. Bu konuşmada amacım arkeolojik verilerden hareketle Karaburun’un derin tarihine eğilmek ve uzun erimli kültürel örüntülerini açımlamak olacak.

Profesör Doktor Çiler DURSUN

Ankara Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü, Genel Gazetecilik Anabilim Dalı

Günümüz toplumları, en önemli toplumsal süreçlerin ve toplumsal ilişkilerin artık mobil cihazlar ve bilgisayar ortamları içerisinden yaşanarak deneyimlendiği dijital toplumlar olarak karakterize ediliyor. Bu süreçte birey olarak insanın bilgiyle ilişkisi ve toplumun bilgiyle kurduğu ilişki de köklü dönüşümlere uğruyor. İnsanın ve toplumun 20.yy’daki bilgiyi arayan, bilgiye dayalı ve bilginin akılcı niteliğine dayalı karakteristikleri, 21.yy’da daha çok duyuları ve hissiyata odaklı hale geldi. Bilginin, hakikatin, gerçekliğin merkezi yeri sarsılıyor. Genel yönleri böyle olan bu dönüşümün sorgulanması, gelecekte nasıl bir insan ve toplumun karşımıza çıkacağının kavranabilmesi açısından son derece önemlidir. Akli ve mantıki olan işlemlerin yapay zekâ temelli sistemlere devredilmesi, süreci bu yönüyle de sorunlu kılmaktadır. Bu çerçevede bu başlıkta, bilgiyle ve hakikatle kurduğu
ilişkide dijital toplumun insanının yazılı toplumun insanından hangi yönlerden bir kopuş içinde olduğu, hissiyat
alanıyla ve onun bilgisiyle meşgul olmasının politik ve toplumsal etkileri tartışılmaktadır

Doktor  Gökçer ESKİKURT

İstinye Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Psikoloji Bölümü

Bilişsel psikolojide algı, dış dünyadan gelen duyusal bilgilerin anlamlandırılmasıdır. Bu süreç, duyum, algılama ve yorumlama aşamalarını içerir. Duyum, çevresel uyarıcıların algılanmasıdır; algılama, bu bilgilerin beyin tarafından işlenmesidir; yorumlama ise bireyin geçmiş deneyimlerine dayalı olarak bilgileri anlamlandırmasıdır. Algıda seçicilik, belirli uyaranlara odaklanmamızı sağlarken diğerlerini arka plana iter. Dikkat ise belirli bilgilere odaklanmamızı sağlayarak çevremizdeki gürültüyü filtreler. İki ana türü vardır: seçici dikkat, belirli bir uyaranı vurgularken, dağıtılmış dikkat, birden fazla uyaranı işlememizi ifade eder. Dikkatin sınırlı kapasitesi, birden fazla görevi aynı anda gerçekleştirmeyi zorlaştırır. Algı ve dikkat arasındaki etkileşim, bireylerin bilgiye erişimini ve çevreleriyle olan ilişkilerini belirler. Bu iki süreç, bilişsel işleme ve günlük yaşamdaki karar verme süreçleri açısından kritik öneme sahiptir.

Doçent Doktor Haydar UNCU

Türk Alman Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Mekatronik Mühendisliği Bölümü

Bilginin ne olduğu ya da elde ettiğimiz bilginin güvenilir olup olmadığı soruları neredeyse felsefe tarihi kadar eskidir ancak güncelliğini korumaktadır. Aristoteles’ten, Kant’a, Kant’tan Russell’a birçok felsefeci bu konuda kafa yormuştur. Bu konuşmada doğa bilimlerinde bilginin nasıl edinildiği, bu bilginin güvenirliğinin nasıl test edildiği, bilimsel yöntem, hipotez, deney, teori gibi kavramlar ışığında ele alınmaya çalışılacaktır. Belirtilen kavramlar özellikle fizikten ve fizik tarihinden örnekler vererek açıklanmaya çalışılacak, 20. Yüzyılın başında fizikteki devrim sonucunda ortaya çıkan kuantum fiziği ve görecelilik teorilerinin bu kavramları anlamlandırmamızda ne gibi farklılıklara yol açtığı tartışılacaktır.

Doktor Itır KAŞIKÇI

Bahçeşehir Üniversitesi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Psikoloji Bölümü

Ders kapsamında bilişsel psikoloji perspektifinden bellek süreçleri ele alınacak, bilgi edinimi sürecinde algı ve dikkat basamaklarını aşan bilgilerin bundan sonra geçeceği basamaklar konuşulacaktır. Dersin ilk kısmı depolanma süresi ve kapasiteye göre bellek sınıflandırmalarına odaklanacak, ikinci bölüm uzun süreli bellekte kodlama, depolama ve geri çağırma işlevlerini mercek altına alacaktır. Belleğin yapı-kuran doğası olarak tanımlanan, her hatırlamada aslında yeniden inşa ediliyor olma özelliği, sağlamlaştırma süreçleri, uzun süreli bellek tipleri ve bellek hatalarına da değinilecektir. Kimi bilgileri öğreniyor, depoluyor ve geri çağırabiliyor muyuz? Evet. Geri çağırdığımız bilgiler edindiğimiz ilk bilgilerin bire bir aynısı mı? Yüksek ihtimalle hayır.

Profesör Doktor Lale AKARUN

Boğaziçi Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü

Yapay zekânın bir şeyi ‘bilmesi’, her ne kadar basit bir kavram gibi görünse de, aslında hem teknolojik hem de felsefi anlamda karmaşık bir konudur. Teknolojik açıdan, bir yapay zekâ sistemine ‘bilgi’ verildiğinde, bu genellikle verilerin analiz edilmesi ve öğrenilmesi anlamına gelir. Sistem, belirli bir görevi yerine getirebilmek için algoritmalara dayalı olarak ‘öğrenir’. Ancak felsefi bir bakış açısıyla, bir yapay zekâ sisteminin bir şeyi ‘bilmesi’ konusu, çok daha karmaşık bir soruyu gündeme getirir. Bilgi, sadece verilerin işlenmesinden mi ibarettir yoksa bilincin ve anlamanın bir sonucu mu? Bu soru, yapay zekânın bilgi konusundaki felsefi tartışmaların merkezinde yer alır ve yapay zekânın gerçekten ‘anlama’ yeteneğine sahip olup olmadığına dair daha derin bir konuşmayı tetikler.

Profesör Doktor Mehmet ELGİN

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü

Bu derste, biyolojik genellemelerin doğasını, biyolojinin iki farklı alanında iki farklı türde örneğe odaklanarak ele alacağım: Evrimsel biyoloji ve biyokimya. Evrimsel biyolojiden örneğim, doğal seçilim ilkesidir. Biyokimyadan örneğim ise protein yapısı ve işlevi arasındaki ilişki ile ilgilidir. Ana iddiam, dikkatlice ifade edildiğinde, doğal seçilim ilkesinin apriori doğru bir önerme olduğudur, çünkü bu ilkenin merkezindeki kavram uyum-gücü kavramıdır ve uyum-gücü, çoklu gerçekleşme özelliğine sahiptir. Öte yandan, protein yapısı ve işlevi hakkındaki genellemelerde yer alan biyolojik özellikler, en azından belirli bir betimleme düzeyine göre, çoklu gerçekleşebilir değildir. Uyum-gücünün çoklu gerçekleşebilir bir özellik olduğunu, ancak protein işlevlerinin olmadığını göstermek için Polger & Shapiro’nun (2016) geliştirmiş olduğu çoklu gerçekleşme teorisine başvurarak göstermeye çalışacağım. İkinci durumda, çoklu gerçekleşebilir olma söz konusu olmadığından biyolojik düzeydeki genellemeler daha alt düzeydeki kimyasal genellemelere indirgenebilir. Ancak doğal seçilim ilkesi, uyum-gücünün çoklu gerçekleşebilir olma özelliğinden dolayı, daha alt düzeydeki kimyasal veya fiziksel genellemelere indirgenemez. Buradan şu sonuca ulaşıyorum: Evrim teorisi, biyolojinin özerk bir bilim olduğu ve öyle kalacağını düşünmek için iyi bir zemin sağlar.

Profesör Doktor Metehan IRAK

Bahçeşehir Üniversitesi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Psikoloji Bölümü

Bilgi işleme süreçlerinin çeşitliliği, karmaşıklığı ve sistematiği, bunu denetleyen ve yöneten bir üst sistemin
(başka bir deyişle üstbilişin) varlığını düşündürmüştür. Bu sunumda ilk aşamada, üst-biliş kavramının farklı
disiplinlerdeki tanımı ve kavramsallaştırması ile birlikte, diğer bilişsel süreçlerle olan ilişkisi ele alınacaktır.
İkinci bölümde, bu kavramsallaştırma ve ilişkiler, bilişsel psikoloji, nörobilim ve nöropsikoloji alanlarında bu
konuda yapılan araştırma bulgularıyla ve bu araştırmaların yöntemsel açıdan eleştirisiyle birlikte yeniden
yorumlanmaya çalışılacaktır.

Doktor Mukadder OKUYAN

Bahçeşehir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Fizyoloji Bölümü

Bu derste, sosyal bilimlerde bilgiye nasıl ulaşıldığını ve doğa bilimleriyle olan farklılıkları ele alacağım.
Öncelikle, nicel ve nitel yaklaşımlar arasındaki farklara değinilecek; nicel yöntemlerin evrensel yasalar bulmaya çalıştığını, nitel yöntemlerin ise anlamaya ve bağlama dayalı bilgi ürettiğini tartışacağız. Ardından, pozitivist epistemolojinin sosyal bilimlerde eleştirilmesine odaklanacağız. Sosyologlar ve antropologlar, toplumsal gerçekliklerin subjektif ve çok katmanlı olduğunu savunarak, pozitivizmin sosyal bilimlerde yetersiz kaldığını ileri sürer. Son olarak, açık bilim hareketiyle klasik pozitivist yöntemlerin yeniden ele alınması ve şeffaflık ile veri paylaşımı gibi yeni yaklaşımlar incelenecektir.

Profesör Doktor Nebil REYHANİ

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü

Epistemoloji, bilişsel psikoloji ve bilgisayar bilimleri ilk bakışta farklı perspektiflerden de olsa aynı konuyu ele alır görünürler. Bunun tam olarak öyle olmadığını göstermek için bu alanların temel araştırma konuları olan bilgi (episteme), biliş (cognition) ve malumat (information) kavramları arasında bir karşılaştırma yapacağım. Bunun için hareket noktam ilk kavramla ilgili Platon’dan bu yana standart olarak kabul edilen bilginin klasik tanımı olacak. Üçüncü kavramla ilgili hareket noktam bilgisayar bilimlerinin kurucu teorisi olarak kabul edilen Claude Shannon’ın matematiksel iletişim modeli olacak. İkinci kavram ile ilgili durum biraz farklı: burada bilişin yaygın tanımı değil, bu tanımın antroposentrik olduğu için neden kabul edilemez olduğu hareket noktam olacak. Hayvan zihnini dışlayan bir biliş tanımının nasıl aslında Descartes’ın ünlü yanılgısından miras kaldığını göstermeye çalışarak konuyu günümüzde bu konuyla ilgili yükseltilen anthropodenial itirazına bağlayacağım. Bilgi, biliş ve malumat arasında bu şekilde yapacağım bu karşılaştırmanın sonucunda amacım insan, hayvan ve makinelerin ne türden bir özne olabileceklerine ışık tutmak olacak. İnsan ile hayvan arasında nasıl bir fark olduğu, hatta böyle bir farkın gerçekten olup olmadığı kadim bir soru. Benim odak noktam daha çok farklı algoritmalara göre işleyen makineler arasında nasıl insan ile hayvan arasında olduğundan bile daha keskin bir fark yapılması gerektiği olacak. Büyük çaplı dil modelleri (large language models = LLM) gibi yapay sinirsel ağlar algoritmasına (neural network algorithm) dayalı işleyen makinelerin insan zekâsına eşdeğer ya da “genel yapay zekâ” (artificial general intelligence) olarak adlandırılan bir zekâya yaklaştığımız anlamına gelip gelmediği, bu türden makinelerin bir bilince sahip olup olamayacağı benim tamamen dışarıda bırakacağım konular olacak. Bununla beraber yapmayı planladığım karşılaştırmadan hareketle bu türden makinelerin klasik algoritmaya göre işleyen makinelerden özsel anlamda farklı bir özne olarak görülebileceklerini göstermeye çalışacağım. Son olarak tarihsel bir bakışın avantajıyla Claude Shannon’ın teorisinin tüm önemine rağmen konunun bütünü açısından neden eksik olduğuna değinmeye çalışacağım. İstatistiksel termodinamik teorisinden ilhamla entropi adını verdiği informasyon yasasının burada özel bir yeri var. Shannon’ın informasyon entropisi ile termodinamik entropi bugün salt gevşek bir analoji değil, tersine yaygın olarak bir ve aynı yasa olarak görülüyor. Karadelik informasyon paradoksu (black hole information paradox) olarak adlandırılan problemin konuyla doğrudan bir bağlantısı mevcut. Bunun ötesinde bu paradoksun temelinde yatan informasyonun korunumu yasasının (conservation of information) nasıl bizzat kendisinin epistemolojik açıdan paradoksal bir düşünceye dayandığını göstermeye çalışacağım. Önerim problemi informasyon kavramı üzerinden değil karmaşıklık (complexity) üzerinden ele almak. Buradan hareketle konuyu yalnızca Leibniz’e değil, Church-Turing tezi üzerinden Shannon ile birlikte bilgisayar bilimlerinin iki kurucu figürünün diğer ismi olan Alan Turing’e bağlayacağım. Turing Shannon’dan farklı olarak konuya informasyon üzerinden değil algoritmaların ya da bunlara dayalı hesaplamanın karmaşıklığı (computational complexity) üzerinden yaklaşıyordu. Turing’in kurucusu olduğu bu alan özellikle günümüzde bilgi ya da bilmek konusuyla ilgili ne felsefenin, ne de diğer bilişsel bilimlerin görmezden gelemeyeceği bir perspektif sunuyor. Scott Aaronson’ın bu konuyla ilgili işaret ettiği birkaç nokta ile bitireceğim.

Doktor Araştırmacı

PDR Separations LLC, Florida, USA

Kant’a göre doğanın saf bilgisine  erişme olanağımız yoktur;  deneyimlediğimiz dünya zihnimizin bilme tarzı tarafından şekillendiği gibi, bilimsel kuramlar da doğanın kendi işleyişinin değil, zihnimizin kavrayış araçlarının ürünüdür. İlk bakışta absürt görünebilecek bu iddialar için Kant’ın haklı gerekçeleri vardır. Bunların başında, insan zihninin dış dünya ile temasa geçmeden, onu anlamamıza yarayan yeni bilgileri kendiliğinden türetebiliyor olması gelir. 
Bu sunumda matematik, fizik ve nörobilimdeki gelişmeler ışığında  Kant’ın doğa felsefesinin sınırlarını değerlendirecek ve özellikle Kuantum kuramı çerçevesinde doğanın saf bilgisinin olanağını tartışacağız.

Araştırma Görevlisi Oğuz AKÇELİK

Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü

Bu derste, analitik felsefe ve mantık perspektifinden matematiksel bilginin doğası, kaynağı ve matematiksel bilgi ile bilimsel bilgi arasındaki farklara değinilecektir. Matematiksel bilginin doğası kesinlik, tümel genellik ve deneyimden bağımsız olma şeklinde nitelendirilebilir. Felsefede doğruluk kavramı hakkında Platoncu ve nominalist yaklaşımlar ele alınarak sayılar, kümeler vb. matematik nesnelerinin bağımsız bir epistemik varlık alanı olma durumu tartışılacaktır. Matematiksel bilginin kaynağı konusundaki tartışmalar sezgicilik, biçimcilik ve mantıksalcılık yaklaşımları üzerinden ele alınmaktadır. Bu yaklaşımların hangi epistemolojik temellere dayandığı ve bu temeller üzerinden matematiksel bilgiyi nasıl tanımladığı üzerinde durulacaktır. Epistemolojidege nel olarak deneyimden bağımsız, analitik ve zorunlu olarak tanımlanan matematiksel bilgi; deneyimler üzerinden edinilen, sentetik ve olumsal olan (ampirik) bilimsel bilgiden farklıdır. Bilimsel bilgi duyu deneyimlerine ve tümevarım mantığına dayanırken, matematiksel bilgi aksiyomlar, tanımlar üzerinden tümevarım mantığının çıkarımlarına dayanmaktadır.

Ebru TuayUzman Psikoterapist Ebru TUAY

Kendini anlama ihtiyacı, insanlık tarihinin süregelen en eski merak konusu olmaya devam ediyor. Kendini tanıma yolculuğunda Goethe, Yunus Emre, Nietzsche, Hegel ve Daniel Siegel ile selamlaşacağız. Bedensel, duygusal, zihinsel ve manevi dört ayrı durakta molalar vererek kendimize giden yolun rotasını belirlemeye çalışacağız. Şu ana başlıkları aralayarak gördüklerimizi yorumlayacağız.
– İnsan doğmak ve insan olmak
– Var oluşumuzun boyutları
– Karakterin kodları
– Kendini arayan insan

Başvuru

Başvuru için (“https://docs.google.com/…”) adresine yönlendirileceksiniz.